02 Eylül 2009

Sohbet edilesi

başka insanlarda mevcut olan bir özellik midir bilmiyorum, orta yaşlı insanlarda muhabbet etme isteği uyandırdığımı düşünüyorum. tanımadığım bi kişiyle girdiğim her muhabbetin de bana ekstrem bi anı kattığını, mizahi ögeler barındıracağını tahmin ettiğim için başlayan muhabbeti sürdürmek yönünde eğilimim oluyor genelde. ki zaten dediğim gibi orta yaşlı insanlar olduklarından kelli terslenip muhabbetleri askıda bırakılmaz, ayıptır. bunlardan bir kaç kuble örnek vermem gerekirse:
1- burgazada yerlisi cin mustafa ile sohbet: saat gece 1 olmuş, ada meydanında çakırkeyif mustafa abiyle muhabbete tutuşmuştuk. parasının kalmadığını bize çıtlatarak bira almak için para istemeye eğilimli gibidir. "ben ada yerlisiyim, herkes bana alkolümü ısmarlayacak kaardeşiiim" modundadır. hepimizin karakter tahlilini yaptıktan sonra, "abi bizle beraber alkol istemeye gidilmez bak bize, saç sakal birbirine karışmış, sen şu ilerdekilerle beraber git büfeye, onlarla birlikte istersin" şeklindeki konuşmamın üzerine dediklerime hak verip yanımızdan uzaklaşmıştır. biz de o ortamdan uzaklaşmışızdır. haa bunun neresinde muhabbet derseniz, uzun sayılabilecek bi sohbetimiz oldu fekat karşılıklı diyalog halinde tam hatırlamıyorum ;p
2- karşıdan karşıya geçerken kel hayvansever ile sohbet: "hörgüç beni" klibi için mini sahnelerden birini bi köpeği çekerek gerçekleştirirken yanıma usulca bi bey yanaşır ve "hayvanları sen de seviyorsun değil mi?" diye diyaloğa girer.
orç-evet kedim var benim 1 tane
kel-benim de 16 tane. ama hepsi kısır
orç-!? hmm anlıyorum !?
kel-sokaktan alıyorum ben, besliyorum.. 10 sene bi insan besledim, sırtımdan bıçakladı. hayvanlar insanların yaptığı nankörlüğü yapmaz. hayvanları sevmeye devam et. hadi iyi günler.
orç-iyi günler..
3- denizde gübresever olmasına rağmen hakveren amca ile sohbet: en son yaşadığım ve beni muhabbet edilebilir insan görünümünde olduğumu iyi iyi düşündürten sohbet bu olmuştur. ahmet bey ile sabah saatlerine yüzüp ayılmaya çalışırken hep merak ettiğim bi konuyu -ki daha önce emir beyle de tartışmışızdır- ortaya attım: "ahmet ya şu keçiboynuzunu hep överler, bi yiyeceklerin içine koyup kullanılır hale getiremediler ha"
ahm-pekmezi var onun pekmezi. bi de ısırıp yiyoruz abi ya
orç-yok abi kaçımız ısırıp ısırıp yiyoruz, üşeniriz abi. gıdaya konulmalı
-gübre!! denizde yanımızda biten amca grubundan bıyıklı olandan çıkmıştır bu ses.-gübre yapılıyo ondan
ahmet ve orçun bi anlık duraksamadan sonra toparlanırlar.
orç-sağlık için çok yararlı olduğu söyleniyor fakat bi dondurmaya keçiboynuzu taneleri konsun, bi gofrete konsun, yok böyle bi girişim
bıyık amca-gübre yapılıyor onlardan baya.
başka amca-ısırıp yenir o ya, çok yararlı, kan yapar
orç-işte yararlı ama kimse yemiyor. karamel gibi fındık ezmesi gibi yapacaklar, herkes yeme alışkanlığı kazanacak. hem buralarda çok üretiliyor keçiboynuzu
bıyık amca-doğru diyon aslında bak. hiç kullanılmıyor. yense olur aslında. haklısın. doğru diyorsun
diğer amca-hakkaten bi sürü yemiş idi ottu yedirip duruyorlar yararlı diye, oysa keçiboynuzu önümüzde var, yemiyoruz. o ne idüğü belirsiz otlardan yiyeceğimize keçiboynuzumuz var. mate, rezene midir nedir neler çıktı ya
ahm-di mi abi, hint keneviri mesela
sessizlik..
ahmet sessizce-abi biz yavaştan uzayalım.. denizde küçük adımlarla uzaklaşırken artan mesafeyle beraber amcalardan gelen "gübre, keçiboynuzu, doğru diyo aslında" sesleri azalarak kayboldu..
daha birçok somut örneğini yaşadım, yaşattım. mesela eski yazılarımdan birinde güllük parkında ıspartalı yüzü kızarık amcayla yaşadığım bi diyalogu klavyeye almışlığım geliyor aklıma. güllük içinde "gül" kelimesi geçmesine rağmen ıspartayla alakasız bi yerdir, antalyayı bilmeyenler için de aklıma şu an gelen bu notu düşmek istedim. lütfen cümle içinden çıkarımlar yapıp kendinizi sonsuz anlamsızlıklara itip, googleda "güllük"ü aratarak çare bulma girişimlerinde kaybolmayasın. küçükken hep demezler miydi ki "parça sorularında kendi yorumunuzu katmayın"? hah işte ona benziyor bu ;p yazı sonunda nedense garip açılımlara girdim sevgili blog okuyucu, kusura bakma. sen benim yazımı oku, ister yorumunu kat ister çayına 2 şeker kat ve oku, beni ilgilendirmez aslında, nasıl okursan oku, yeter ki oku. sen oku, ben senin kapına gül koyayım a sevgili okur, can sevgili okur....