31 Ekim 2009

Fiiti

"evet, çok hoş, beğendim.. saçların çok güzel, dudakların kırmızı.."
annemin "oğlumu beğendin mi" sorusuna, eve gelen 4 yaşındaki küçük kız-ki bu yaşı parmakla gösteriyor- bu cevabı verdi. o yaş grubu kız çocukları nedense bana hep sempati duyuyor. genelde bu çocuklar kız çocukları olmalarından dolayı uslu oluyorlar ve benim sevgimi kazanıyorlar. bunların üstüne o çocuk bir de zekiyse, onlarla rahatça ilgilenebiliyorum.
"sen burda naaapıyosuuun" diyerek tek başıma olduğum oturma odasına girdi. dizi izlediğimi söyledim. yanıma oturdu. "arkadaşlarını saysana" dedi. saydım. sonra o saydı. sonra "sadece erkekleri say" dedi. saydım. bazı isimlere güldü. "soyadlarını da söyle" dedi. söyledim. o biraz karmaşık geldi. dikkati dağıldı..
"benim arkadaşım ozan var. onun doğum günü vardı. pastası tavşanlıydı, benimki civcivliydi. onunki bags baniydi, benimki fiitiydi. onunki çilekliydi. ben kendi pastamı yemedim." dedi. "aaa hadi ya.çilek mi seviyorsun sen" dedim. "evet. çilek yedim ben. benim pastamda çilek yoktu sevmedim. ozanın bags baniydi, benimki fiitiydi." diyerek kendini tekrar etti. "anladım, ozanınki bags banili seninki tiwityliydi" dedim. "hayır, ozanınki bags bani, benimki fiitiydi" dedi. "mmm anladım, bagz bani ve tiviti" dedim. "fiiti fiiti. fiiti desene" dedi. "fiiti" dedim, yılların tivitisini fiiti yapınca istediği oldu. ona göre o civciv fiitiydi. ben yanılıyordum..
"senin yaşın kaç?" dedi. eliyle kendi yaşı olan 4ü gösterdi, ben buyum dedi. ben de ellerimle 10 gösterdim. "bundan 2 tane düşün" dedim. takıldı, bi süre mavi ekran gösterdi, error verdi. bi elimi gösterip 5 yaptım ve "bundan 4 tane düşün" dedim. jeton düşmedi. zaten ben de çocuğu yaşını aşan bi çarpmaya sürüklemiş olduğumu hemen idrak ettim. iki elimle 10 gösterip "bundan daha çok" dedim. yeteri kadar anladı..
tv kumandasını gösterdi. "burada 4 renk var. kırmızı sarı yeşil mavi. mavi trafikte yok." dedi. vay be dedim içimden. "doğru diyorsun. o zaman söyle bakalım bu kırmızı nedir?" "duruyoruz demek" dedi. yeşili sordum geçiyoruz dedi. sarıyı sordum. biraz duraksar gibi oldu. "bekliyoruz değil mi" dedim. "haaaayır, hazırlanıyoruuuz" dedi. yine yanılmıştım..
-senin kedinin adı neeee? diye sordu.
-kendy, dedim. duraksadı bi süre.
-senin kedinin adı neeee? dedi.
-kendy, dedim.
-sss,se,se, senin kedinin adı neeee?
-kendy, zor mu geldi söylemesi? dedim.
-ııı,sss,senin kedinin adı neeee?
-şeker kız! dedik..
3-4 yaşlarındaki kız çocuklarıyla diyaloglarım her zaman bol olmuştur, nedense beni beğenmişlerdir her daim. yeri gelmiş teknede elleriyle bana fıstık veren olmuş, yeri gelmiş "sen küçük bi doktorsun hihihi" diye laf atan olmuş, yeri gelmiş sahilde şişme atını kenara fırlatarak yanıma gelip bana resim yaptıkları olmuştur. bu çocukların beni sevme kriteri nedir? yoksa herkesle bu şekilde ilgilenirler mi? bunların cevaplarını bilmesem de uslu kız çocuğuyla muhabbet etmek kafa açıyor, insanı mutlu ediyor her koşulda. babay...

26 Ekim 2009

Dedemin oyuncağı (!)

evde toplu derbi maçını izleme aktivitesi sırasında devre arası olmuştur ve kanallar arasında gezinirken trt3te ismi "dedemin oyuncağı" olan programa rastgelinir. yaşlı bi dede ve etrafında çocuklar bir masa başına toplanmışlar, açık havada köy ortamında tahtadan bir şeyle uğraşıyorlar. aslında sadece dede uğraşıyor ve çocuklar gözlerine güneş girdiği için gözleri kamaşık-kuvvetle ihtimal kamera net çekebilsin diyedir bu oturma planı- ve canları sıkılık-öffleyen ve yüzüne konan sinekleri kovan çocuk bolluğuyla bu net olarak anlaşılıyor- şekilde dedeyi seyrediyorlar. dede baya bi kasıyo, o sırada müdahele ederek yardımcı olmak isteyen çocukların eli tornavidaya, çiviye ve bilimum alet edavata gidiyor. zira çocuklar dediğim gibi çok sıkıldılar, fakat dede çok mutlu ve "dokanmayın elinize batar" diyerek çocukların ataklarını ustaca savuşturuyor. sonunda salladıkça ses çıkaran bi şey yapıyor. yaptığında dededen gelen "işte oyuncah bu" cümlesiyle anlıyoruz ki tamamlanmış olan bi oyuncakmış o. çocuklardan biri gayri ihtiyari "dede, biz daha önce hiç böyle bir oyuncak görmedik" diyor, dede de cevabı yapıştırıyor "görün diye yaptım evladım".! dededen bir de nasihat geliyor "tepişmeden kavga etmeden teker teker oynayın". sonra kameranın karşısına çocuklar teker teker geçip o şeyi sallıyorlar ama çocukların sallama tarzları bizi yere yatıracak kadar güldürüyor. bu programcıların yaratıcılığı(!) beni günden güne şaşırtıyor...