15 Ocak 2015

Orçun'un amacı ne?

Bir bloğmun olduğunun yılda bir kez aklıma gelmesi ne de iyi oluyor değil mi? Koca yılı bir yazıda özetleyiveriyorum işte, müthiş! Şimdi de 2014e bir göz atayım diyorum da neresinden başlasam bilemiyorum. "Çok iyi bir yıldı işte daha ne diyeceğim" diyerek kestirip atasım geliyor 2014ü. Zira 2014 beklediğim gibiydi. Nisana kadar TUSa hazırlanmakla geçen, hazırlanırken 10 kg aldığım ve padişah sakalı bıraktığım ve yılın son aylarında kiloların yarısından çoğunu verdiğim, ardından uygun bir bölüm arayışıyla devam eden, bu esnada ailemle iyi vakit geçirdiğim ve sonunda neredeyse bütün arkadaşlarımın ve kuzenlerimin yaşadığı şehir İstanbul'da, yeni bir evli çiftimizin -blogda reklam olmasın şimdi ;p - evinde noktaladığım bir yıldı. Psikiatri olamasa da belki de kendime daha uygun olan anesteziye ve Kadıköy'e kapak attım. Dışarıdan çok aşina olmadığım, istisnasız ısrarlı tavsiyelerle adım attığım bu branşı aylar geçtikçe tahmin ettiğim gibi bayağı sevdim. Dahil olduğum ortam ise yine çok iyiydi. Sağlığın kartalındaki bu büyük iş yükü, bu ortam olmasa zaten çekilmezdi heralde. Yani ne diyim artık, bu 2014ü anlattığım yazı da her cümlede böyle çok çok iyi, bayağı iyi, mükemmel, harika felan dediğim vıcık vıcık bir yazı oldu işte. Ya yazma yetim azaldı, ya da dikkatim başka yerde. 2incisi ise niye yazıyorsam? Blog yazma isteği işte nabacan. Yeni yıldan da beklediğim şeyler var elbet. 2014ten 14 sayısını içermesinden dolayı beklentim büyüktü. Şimdi 2015ten de fena şeyler beklemiyorum da, bunlar daha akışına bırakılacak şeyler artık, hayırlısı. Raadız yani. Buludlaaar... Pambıq qimi buludla-haaar!!!


12 Ocak 2014

Bir 2013 masalı...

"İki sıfır sıfır dört / sene 2004 / İstanbul'da yaşıyoruz / plakası 34. Havası da temizdi / önceden yani / deniz de mavi /yemeyin ülen beni!" demiş şair Ümit Davala 10 yıl önce. O zamanlar lise sıralarında ÖSSye hazırlanıyorduk, şimdi de karşımda bir TUS var. Ümit Davala ise Fatih Terim'in yardımcı antrenörlüğünü yaparak 2 sene üst üste şampiyonluk yaşadı ve 2013ün sonlarında Fatih Terim kovulunca o da kovulmuş sayıldı. Drogbalı Sneijderli, başkanımızın deyimiyle "seksi" klübümüz sıfatına uygun olan Mancini'yi takımın başına getirdi, Juventus'u 2 günde çamurda yuvarlanarak devirdi. O değil de, konu nereden buraya geldi? Son yazımın üstünden 1 yıl geçmiş. Artık yılda bir yazacağım sevgili okurum. Böylece blog yazmamı da bir düzene sokmuş olurum diye düşünüyorum. Şaka canım. "Blog blog diye nicesine" sarılarak başladığım bloggerlığımda hiç bu kadar ara vermemişim. Eski yazılara baktığımda blogun nasıl bir günlük kıvamında, nasıl geçmişe, tabi konsept olarak çoğunlukla geçmişime ışık tuttuğunu görmekteyim. Yani yıllar sonra site kapanmazsa yeğen olsun, torun olsun biri okuyup "yav orçun amca da ne tırtmış" ya da "idolüm yaa" diyebilir. Ya da kendim okuyup "Ne acaip zamanlar yaşanmış, ne kafalar ya" diye düşünebilirim. İnsan hiç unutmayacağını düşünüyor ama sadece kalem unutmuyor. O yüzden "niye yazmıyorum ki arkadaş!" diye sinirlendim kendi kendime. Ama farkettim ki nereden yazmaya başlayacağımı bilemediğim için anlatamadım 2013ü. Ama baskılar bizi yıldıramıyor ve yazıyoruz, buyrun.
Şimdi yavaşça arkamıza yaslanıyoruz, gözlerimizi kapatıyoruz ve hafifçe kıvrılıyoruz, rüyaya dalıyoruz. Anlattıklarım, anlatacaklarım tamamen hayal ürünü, gerçek olmayan kişi ve olayları yansıtmakta... Kış aslında hafif geçiyordu. Kemer, adam gibi kar tutmamıştı, hatta kar sadece ocakta birkaç gün yağmıştı. O günlerde yeni sürüm ATTler göreve gelmişti, işe başlayacakları gün ambulans tam Kemer'in girişinde bir 10 metrelik karlı yolda kalmıştı. Kar çok acaip bir şey. Dediğim gibi çok az bile yağsa hayatta gariplikler yaşatabiliyor. Tüm yol güzel diyelim, ama bi 5 metre gölgede kar birikintisi olsun, kaptırdın mı hooop yolun dışındasın. Gerçi kime anlatıyorum. Bir Antalyalı olarak şaşıyorum işte kendi halimde. İlçedeki diğer doktor arkadaşın -ki artık eniştem olur, o kadar samimiyim, yok yok resmen eniştem be- uzmanlığına başlamasıyla 112deki tek doktor ve toplum sağlığı merkezindeki tek doktor ve ilçe sağlık müdürlüğündeki tek doktor olarak görevime devam ettim. Aylarca nöbet ücreti almadan çalışıyordum(her ay dilekçe yazmak rutine binmişti) ve artık tek olmamdan dolayı nöbet iznini geçtim, ilçeden çıkamıyordum zira her gün ben nöbetçiydim. Uzun süreli aktiviteye girememek bir yana duşlarım bölünüyordu hastaya gidiyordum. Yazışmalar telefonlaşmalar derken hukuki araştırmalara giriştim ve 40 günde de olsa nöbetten çıkmayı başardım. Zor bir süreçti çünkü müdürlerle yüzyüze konuşma imkanım bile olamıyordu ilçeden çıkamadığım için. Telefonla da her an ulaşamıyordum, cevapsıza 3 gün sonra geri döndüklerini bilirim. Büyük bir trafik kazası olduğunda "şimdi müdürler de hastaneye gelir, nöbet meselesini konuşurum" diye düşünüyordum. Bu dönemde hukuki olarak iyi bir donanıma sahip olmuş oldum. Ayrıca hukuka uygun taleplerin peşini bırakmayınca nasıl kazanıma dönüşebileceğini de görmüş oldum. Sıkıştırmadıktan sonra yönetmeliklerin uygulanmayabildiğini de gördüm ve ibret aldım. Kemer'de özellikle yaz ayında yaptığım soruşturmalar arttı(artık şikayet etmek çok kolay), feysbuk sebebiyle uyarı aldım -tıpkı lisede lahmacun sebebiyle uyarı almam gibi- ve sesimi bile yükseltmediğim bir durumda darp cebirle suçlandım. Son söylediğim olayda kızarken bağıramadığımı da anlamış oldum. An oluyor ki "şimdi burada bağırmam lazım" diyorum, ama öyle olmuyor ki ne diyecen, "hıaaaa!!!" diye mi bağıracan. "Doktor bey orada bağırmanız lazım" dediklerinde ne diyecem "Yeteeer!!!" mi desem diye düşünüyorum, yok arkadaş bağıramıyorum, mantıksız geliyor, insanın içinden gelecek, bende o yok işte. Karşılaştığım bir ilginç olay da yanlış hesaplama yapılması sonucu fazla maaş verildiği söylenerek bana ve diğer çalışan arkadaşlarıma farklı miktarlarda -ama benimkinin hatrı sayılır bir miktar- borç çıkarıldı. "Nasıl ödeyeceğim ben bunu bir sorayım yahu ne iş?" diye müdürlüğü aradığımda "Doktor bey biz zaten sizin maaşınızdan 3 aydır kesiyoruz onun parasını, size gelen yazı bilgilendirme" cevabını aldığımda vay arkadaş yaa, ben de diyorum noldu bu maaşlara diye düşünmüştüm. Bu kafa bulandıran durumlarla TUSa hazırlanamadığım için, mecburi de bitmişken istifa kaçınılmaz oldu. Yine de şimdi uzaktan baktığımda Kemer yaşanması gereken bir tecrübe, dünyadaki her insan için. Böyle nükleer santral patlamış da şehir terkedilmiş gibi, dünyanın sonu adeta! Buralarda alışık olduğumuz şehir sesi orada yok. Yeryüzünün ışıksızlığından dolayı gökyüzündeki yıldızlar daha parlak. Ve tabiki soba. Sobalı evde de bir süre yaşamak lazım. Bir de tenekede tavuğu yemeniz lazım, ben aile hekimimizin şerefime verdiği veda yemeğinde afiyetle götürmüş oldum. İşte bunlar hep tavuk.
İlçeden ayrılırken bina ve odam tamamen değişti, sefasını süremedim ama olsun, şu an hedefime konsantreyim. Geçtiğimiz yıl nisan sınavına girerken eylüle girmedim. Nisanda Eren bey yine beni çok iyi ağırladı. Sinem hanımla da çok ama çok eğlendim. Böylece Ankara'nın da güzel bir şehir olabildiğini görmüş oldum. Gelecek nisan sınavı sonrasında da eğlenecek yüzüm olur umarım. İstanbul'da da psikiatriyi yapıştırdım mı don't touch my keyf...
Bu doludizgin yılda bir de ne mutlu ki Gezi Parkı direnişi yaşadık, yaşamaktayız. Taksim gezi parkına yapılacak topçu kışlası kapsamında ağaç kesimine mani olmak için başlayan eylemler kısa zamanda, tek parti hükümetinin "ben yaptım oldu" zihniyetiyle gerçekleştirdiği ileri demokratik bütün projelerden, yasalardan muzdarip kesimleri bir araya topladı ve 81 ilin 80inde milyonlar tepkilerini gösterdi. Başbakan eyleme katılanları 3-5 çapulcu olarak nitelendirdi. Polis eylemlere biber gazı, toma ve plastik mermilerle orantısız güç kullanarak müdahele etti. Öyle ki 31 Mayıs-1 Haziran döneminde kullanılan gaz fişeğin toplamda 130bin civarındaymış.(130bin sayısı Avrupa'da altı yılda kullanılan gaz fişeğinin toplamına eşit) O fişekler sebebiyle gözünü ve hayatını kaybedenler oldu, hala komada yatmakta olan var. Göstericilere kimyasal katkılı su sıkmak insan haklarına aykırıyken suyun insanlarda verdiği tahribattan da anlaşılacağı üzere Tomalardan katkılı su sıkıldı. Bu o dönemde yalanlansa da 2014ün başında yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sebebiyle görevinden istifa etmek zorunda kalmış olan içişleri bakanı tarafından itiraf edildi. Yolsuzluk ve rüşvet operasyonu 2013ün sonunda başladı, üç bakanın oğlunu, birçok işadamını ve belediye başkanını kapsayan üç tane operasyonu kapsıyordu. Operasyon başlar başlamaz operasyonda rol alan polislerin ve savcıların yerleri değiştirildi ve değiştirilmeye devam ediliyor. Hiçbir sebep gösterilmeden anayasaya(kuvvetler ayrılığına) aykırı olarak yürürlüğe konan, savcıların yürüttüğü operasyonlarda polisler amirlerine haber vermek zorundadır şeklinde özetlenebilecek "adli kolluk yönetmeliği" çıkarıldı ve danıştay tarafından birkaç gün sonra yürütmesi durduruldu. Şimdi de Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun bütün hakimiyetinin adalet bakanına aktarılarak işlevsiz bırakılacağı, yine kuvvetler ayrılığına aykırı olan, değişikliğin yapılmasını öngören kanun hazırlanmaya çalışılıyor. Hükümet gezi parkı olaylarında faiz lobisini, yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda ise paralel devleti suçladı. Medya operasyonun ikinci dalgasında başbakanın oğlunun ifade için çağırdığını söylüyor fakat bu hala gerçekleşmemiş durumda. Medya demişken gezi parkı olaylarının ilk gününde imparator penguenlerin belgeselini vererek yandaşlık adına bilinen bazı gerçekleri tüm çıplaklığıyla ortaya koymuştu zaten. İzmirde savcının gözaltına alınmasını istediği kişilerin 10 küsürü gözaltına alınmıyor. Dersanelerin kapatılması, kızlı erkekli, paralel devlet, milli irade, dost modern darbe, faiz lobisi, bir davanın önce savcısı sonra avukatı, dış mihraklar, zamanlaması manidar... "İnsan gerçekten hayret ediyor." Twitterın böyle yaygın kullanılacağı hiç aklıma gelmezdi ouokl! Akıllı telefonlar da yaklaşık bir yılda inanılmaz yaygınlaştı. Benimki henüz akıllı değil, illaki olacak da dokunmatik ekrana ifrit olurken nasıl olacak bu iş bilemiyorum. Çağrı cihazı olan yıllardan gelinen noktaya bakınız...

Ya da bakmayın. Arif'in Manchester'a attığı golü ararken nerelere geldim, atasporu olarak Youtube yorumlamak çok iyiydi bu yıl. Songül Karlı videosu da bu yıl kaldırıldı Youtube'dan. Ya onu geçtim saat 22:00dan sonra marketten içki almak yasaklandı. Neyseki çok uzun sürmedi bu yasak. demek isterdim ama hala yasak ya çok acaip. Bu arada yolsuzluk ve rüşvet operasyonu savcısının birkaç gün sonra görev yerinin değiştirilmesi üzerine "önce yıprattılar sonra zıplattılar" açıklaması da çok iyiydi. "Biatse biat itaatse itaat." diyen milletvekili "Tayyip Bey'i haftada 3-4 gün rüyamda görüyorum" diyen iş adamı var. Ama hukukçulardan inanılmaz ayarlar geliyor bu aralar. Yazının başlarında dediğim gibi bunların hepsi hayal ürünü ha, kurmaca, gerçek kişi, kurum ya da kurullarla hiçbir alakası olmayan hikayeler bunlar, ciddiye almayın, aman ha. Bu arada dolar 2.20, euro 3 lirayı buldu.
Yılın son günlerinde efsane F1 pilotu Michael Schumacher kayak yaparken kafasını kayaya çarpıyor ve komaya giriyor. Umarım toparlar. F1 demişken Emir Bey'e yaptığım serzenişi buradan paylaşmak istiyorum. Eskiden tv karşısında F1 mücadelesini beklerdik. Sabaha karşı olmuş, akşam olmuş farketmezdi. Zira heyecanı veren spikerler tarafından açık kanalda sunulurdu, anlatan da izleyen de zevk alırdı. Ben çocukken halamların sitesinin havuzunda yüzdükten sonra onlarda karpuz peynir yemeye gittiğim bir gün(geçen gün de halamda üzerine afiyet yıllar sonra bir mumbar dolması yedim, offf ki ne of, lezzet patlaması, kaç metre yedim kimbilir), tv karşısında tüm sülalenin muhabbet ederken formula 1i izlediğini bilirim, ki o yarışta Michael Schumacher dümdüz duvara çarparak kaza yapıp ayağını kırmıştı. (1999 Britanya) Irvine 1. adam konumuna geçip şampiyonluk yarışına girmişti ama Häkkinen ve Coulthard'lı McLarenle başa çıkamamıştı tabi. Abim McLarenci ben Ferrariciydim. Şumi hegemonyasında geçen yıllardan sonra 2 yıl Alonso sazı eline aldı ve tam f1 heyecanlı konuma gelmişken oldu yayın değişiklikleri. Önce kanal ve spiker değişiklikleri yapıldı, daha sonra şifrelendi. O ruhunu kaybetti. Ha diyeceksiniz ki otur internetten seyret, yabancı kanaldan seyret. Aynı şey değil arkadaşım, aynı şey değil. Zira tek başına izlemek ayrı(lezzetsiz), birkaç arkadaş izlemiş olup sonraki gün o yarışı tartışmak ayrı(leziz). Oysa bir 2007 yılı vardır ki son turda belli oldu her şey. Räikkönen şampiyonluk yarışında 3. başladığı son yarışı, sezonun şampiyonu olarak tamamlamıştı, 2. ve 3. ile arasında 1 puan fark vardı... Keza şimdi 4 sene üst üste şampiyon olup f1in kralı olan bir Vettel var (ki 2010da sadece 4 puan 2012de sadece 3 puan farkla Alonso'nun önünde şampiyon oldu). En civcivli f1 sezonlarını saçma yayın politikalarıyla yiyoruz. Çok doluyum çok. (bu söylediklerim NBA için de geçerli, hatta yakında Euroleague için de geçerli olacaktır. fazla kalabalık olmayan futboldışı sporseven kitlelere hitap eden bu tip hazır yayınların şifrelenmesini anlayamıyorum. gidin dizileri şifreleyin arkadaşım!) sonra niye olimpiyatlara evsahibi olamıyoruz, niye bizde sporcu yetişmiyor. Önceki nesil Nadia Comăneci olsun Katarina Witt olsun bunları bilerek yetişmiş -ki lise fizik hocamız nam-ı diğer yarıkkaya, Katarina Witt'i buzda kaydırarak fizik sorusu sorardı-. Şu an yayınlananlar üzerinden TV izleyen çocukları düşünüyorum da, spor yok, kültür sanat zaten yok, müzik yok -ki rock market 2013te olmasa da guinness rekorlar kitabına en uzun aralıksız yayınlanan müzik programı olarak girecekken bu dönemde yayından kaldırıldı, eurovisiona da yıllar sonra ilk kez bu sene katılmadık-, belgesel yok, kaliteli dizi yok. Büyük karamsarlık. "Ya apolitikken iyiydi, mutluydum kafam rahattı, hem çok da verimli ders çalışıyordum. Politik olup nasıl ders çalışıyorsun sen karşim?" diye sordum Onur Beye, lakin gülmekten cevab veremedi. Ders demişken amip gördüm geçen gün (derste gördüm, yolda felan değil), düşündüm de terliksi hayvan kalmadı arkadaş. O lisedeki terliksi hayvan tıpta yok. 6 yılda 1 mi terliksi geçmez. Geçmiyor işte bak görüyorsunuz. Ha belki başka isimde görüyoruz terliksileri, onu bilemiyorum.
2014 uğurlu olmalı diyor, gözlerinden öpüyorum.

01 Ocak 2013

2012 bitti!

1 Ocak oldu ve gün itibariyle 2012yi de geride bırakmış olduk. Yıllar önce Marduk gelecek ayağına 2012de kıyamet kopacağı muhabbetini çevirirken -ki o zamanlar bu kadar popüler değildi- daha çok zaman varmış gibi geliyordu, oysaki gelip geçti bile. Her yılın sonunda bütün yılı gözden geçiririm, nasıl bir yıl geçirdiğimi düşünürüm ki çoğu insan da bunu yapıyordur. Gerçi şimdi hatırladım da öğrencilik yıllarımda yılbaşından sonra illaki billurlu bir sınav olurdu, geçen yılı gözden geçirmekten ziyade, yılbaşında önümüzdeki sınavın derdi beni gererdi. Sonuçta sınavda karşımda kafasında külahı, üflediğinde açılıp surata çarpan rulo kağıdıyla(bunun bir ismi yok mu arkadaş!) yazılı kağıdını dağıtan bir hoca olmayacaktı. Bu 1 Nisan olan doğum günüm için de geçerliydi, o da hep sınav arifesine denk gelirdi. Neyse. Bütün yılı sorgulamak zamanına(yılbaşına) daha 10 gün varken Ali bey "düşündüm de bu yıl ne boş bir yıl oldu ya, hiç güzel bir şey olmadı ha" diyerek algımı bu yöne erken kaydırdı. Daha sonra 10 gün boyunca, algıda seçicilik mi bilmiyorum, 2012 hakkında fikir beyan eden çevremdeki kimse de hayırlı bir şey söylemedi. Herkes verdi veriştirdi 2012ye. Bileydik 2011den 2013e atlardık dedim içimdem, bu ne arkadaş ne saçma bir yılmış, bir kişiye de mi uğurlu gelmez. 2012 olmasa 2012 olimpiyatları vb. de atlardı ama olmayıversin o da bizden değerli mi arkadaş. Topyekün bütün bir yıl süperdi ya da çok kötüydü gibi uçlarda konuşmayı sevmem, "illaki iyi şeyler de olur kötü şeyler de, birisi biraz fazla olur" diye düşünen bir insanken, çevrenin de etkisiyle mi bilmiyorum bir de baktım hakikaten bir yıl bu kadar mı cins, bu kadar mı boş olur. Hızlı hızlı geçti, elde ne var, hiç. Tek kendimde olsa 25 yaş depresyonu ya bu felan diyeceğim ama tek bana da değil. Hatta "25 yaş olgunlaşmanın ergenliği gibidir, kişi iş hayatıyla birlikte olgunlaşmasını tamamlarken bunalımlar yaşayabilir. Öhm." diyerek mantıklı bir çerçeveye bile oturmaya çalışabilirdim ama g.tünden psikiatrik evre de atmamak lazım tabi. Bu düşünceler yılbaşı yaklaşırken kafamda çığ gibi büyümeye başlamıştı ki çat! Yılbaşından önceki gece eczaneye hırsız girdi. Lan bi s.kt.rgit. Ne biçim bi yılsın sen. Ağzımı bozdu affedersin, ama haketti. Yılbaşı gecesinden önce hırsız ney lan! Bu da son damla oldu artık "Şu yıl bitse de gitsek" kıvamına getirdi beni. Şu yıl bitsin, işimize gücümüze bakalım abi nedir yani. Sen uğraş didin, bak bir hayırlı bir şey olmaz mı koca yılda. Yıl bitmeden yılı sorgulayan blog yazısı yazasım bile gelmedi artık, bitsin yazarım dedim, yılın bitmesine odaklandım o derece. Düşününce tabiki tebessüm ettiren eğlenceli zamanlarım da oldu bu yıl ama şöyle arkama yaslanıp ohh bee dediğimi hatırlamıyorum. Hep bi tedirginlik hep bi diken üstündelik. Gece kafamı yastığa koyduğumda hep bir acaba bir şey mi unuttumculuk. 112 acil sağlık hizmetinin verdiği gerginlik midir bu bilmiyorum. Yılbaşı gecesi oturdum, televizyona baktım ve aha! dedim. Aha da buldum sıkıntının kaynağını. Ben 2012ye Victoria's Secret Fashion Show'u izlemeden girdim ya! Bunun uğurlu geldiğini biliyordum da çok etkiliymiş gerçekten hayal edememişim. İzlerim internetten diye erteleye erteleye 2011 showunu hala izlemedim. Buradan çıkardığım sonuçla kesin kaçırmamam gerekiyordu ve bunu başardım. Bu yılım kötü geçerse tek sorumlusu Justin Bieber'dır. Artık Victoria's Secret hatrına izlemiş oldum kendisini. Bruno Mars ise sevimliymiş kerata, efendi birine benziyor. Hatta yeni yıla başlangıç parçamı Bruno Mars'ın Locked Out Of Heaven şarkısı olarak belirliyorum. Her yıl olduğu gibi bu yılki show da çok iyiydi, benden izlemeyenlere tavsiyelerden bir demet... 2012yi diğer yıllardan ayıran şeyleri düşündüğümde ise aklıma hemen Van'a görevlendirme ile gitmiş olmam geliyor. Bu yıl müdür olmam da enteresan oldu. 25 yaşında Van'a gittim, müdür oldum breh breh. Kulağa dolgun geliyor. Hüsot'un nişanı için akrabalarıyla birlikte Ankara'ya gitmek de hoş bir anı oldu. Tabiki her yaz olduğu gibi bu yaz da İstanbul'da Emir beyle çok eğlendiğimiz yeni bir şarkıya daha imza attık ama bir fark vardı, o da Can Kurban'ın Reşit Kızım'dan sonra müthiş enerjisiyle bize tekrar katılmasıydı. Galatasaray'ın Kadıköy'de şampiyonluk kupasını alması da ayrı keyifte bir olaydı da derdim ama futbola ve siyasete pek giresim de yok açıkçası. Yine de Galatasaray 9 puan farkla şampiyon oldu, süper final diye abuk bir playoff ile 1 puan farkla şampiyon ilan edildi ya, bu bile güzel bir şampiyonluğun içinde tatsız bir durum yarattı. İşte bunlar hep 2012nin etkisi... Ve yazıyı temennilerle kapatmanın vakti geldi çattı. Belki de içimden gelerek gerçekten bir şeyler beklediğim tek yıl 2013 yılı olabilir. Bu zamana kadar "yıl değişiminden ne bekleyeceğim arkadaş, sonuçta değişen tek bir rakam, ne etkisi olacak peh" kıvamındayken, şimdi 2013ün bana uğur getireceğine inanıyorum. İşte bu da 2012 etkisi. Hem ben 13ü severim, asaldır bi kere. Megadeth'in 13 diye bir albümü bile var -ki son albümüdür o. Ayrıca 87 doğumlu olmamdan ötürü 2000e aynı uzaklıkta olan bir yıl. -+13. Off çok çılgın. İnanıyorum ki '13te güzel değişimler olacak ve '14te de bu güzellikler yükselen bir trendle devam edecek. Çünkü 01.04.'14 doğum günüm olarak güzel görünüyor. Temennileri de batıl inanca boğduktan sonra, herkesin 2013ünün net mutluluklarla dolu geçmesini diliyorum. Ee herkesin 2013ü kendine...

06 Ekim 2012

Yürüyüş ve Savaş

03-04 Ekim Dünya Yürüyüş Günü kapsamında Halk Sağlığı Müdürlüğünce yürüyüş ve spor aktiviteleri yapmamız istenmiştir. 3 Ekim'de yürüyüş yapacağımızı öğrenen polislerden biri beni bulur,
- Hocam sağlık grup başkanı sizsiniz değil mi?
- Evet buyrun.
- Hocam bugün yürüyüş yapacakmışsınız?
- Evet Dünya Yürüyüş Günü sebebiyle, şu yazıya istinaden.
- Peki hocam şimdi şöyle bir durum var, siz yürüyüş yapacaksanız bunun kanunu var. Kaymakamdan izin alacaksınız, biz yol güzergahını belirleyip, yolu kapatıp güvenliğinizi sağlayacağız. O yolun dışına saparsanız müdahele etmek durumundayız. Tabi bir konuşma yapacaksanız yürüyüş sonunda o metni de görmemiz lazım. Ama kaymakamlıktan bir izin mutlaka...
- Bi' dakika bi' dakika tamam tamam, yürüyüş yapmıyoruz ki biz zaten yani spor yapıyoruz ya öyle şeylere gerek yok, konuşma da yapmayacağız, slogan da yok, merak etmeyin, 5 dakika bile sürmez zaten, akar gideriz ya. (içimden ise: Hay ben böyle işin!..)
Sonuçta yürüyüşü olaysız(!), mutlu bir şekilde gerçekleştirdik.

03 Ekim 2012 Çarşamba Saat 23:20
2 saatlik halı saha maçından sonra 2 doktor, 1 sağlık memuru, 1 vkhi* lojmana dönerken nöbetçi hemşiremiz pencereden laf atar,
- Siz maç yapın daha, ortalık karıştı, tehey!
- Aaa savaş mı çıktı! Biraz izleyelim de sonra duşa gireriz artık...
Sağlık Mem. - Ahha bana mesaj gelmiş, Akçakale'de görevlendirilmişim.
5 dk savaş çığırtkanlarını izledikten sonra hayatım oldu "İşler Güçler".
* okunuşu viki, açılımı veri hazırlama memuru :)
Not: Soran olursa savaşa hayır. Net.

13 Eylül 2012

Doktordan temiz anlıklar - Yaz Dostum

18 Haziran 2012
657li hayatımda zamlı maaşın zamsız maaştan düşük olduğunu da görmüş oldum. Devlet bizimle matrah geçiyor.(bknz.vergi matrahı)

25 Haziran 2012
Hava çok sıcak, yayladayken buraları tahmin edemiyor insan. Sorsam havayı "bugün yine iyi ya" derler, hatta "esiyor"dur belki de. Antalyalılar! Kendimizi kandırmayalım, gram esmiyor.

01 Temmuz 2012
İnsanların oturduğu sandalyeler çökmesin, rahatça oturabilsinler. Çökmesin sandalyeler...

12 Temmuz 2012
Geçen akşam yemek yerken sandalyemin altına siyah bir canlı düştü. Kalktım. Baktık. Yavru bir yarasaymış. Süpürge ile faraşa alıp pencereden aşağıya salladım. Uçtu. Bunlar bana normal artık.

19 Temmuz 2012
Yarın da toplantı olmazsa sakalım haftaya devreder.

21 Temmuz 2012
Oruç tuttuğu için tedaviyi reddeden hastalarım, ne ümit ederek sağlık kurumumuza başvuruyorsunuz? "Öpsün de geçsin." diye bir tedavi yöntemi yok bilesiniz. Gerçi öpmek de mi orucu bozuyordu?

24 Temmuz 2012
Terlemek kaçınılmazsa zevk almaya bakacaksın... ANTALYA

25 Temmuz 2012
Gece molasındaki sucuk döner, en zorlu nefs sınavlarından biridir.

31 Temmuz 2012
Metrobüs camı kafa yağları kaç günde bir temizleniyor?

09 Ağustos 2012
İlan: Yeri geldiğinde yakın arkadaşım, yeri geldiğinde vekilim olabilecek, benim -müdürünün- sözünden çıkmayacak, pastoral yaşamı seven, hayata genelde pozitif bakan, cart diye istifayı basmayacak mecburici aranıyor. Maaş konusunda anlaşırız.

13 Ağustos 2012
Öpüşmek orucu bozuyorsa, ekmeği öpünce de mi bozuluyor yani?

14 Ağustos 2012
Denizden dönüşte yerde 480 TL buldum. Çevre binaları tek tek dolaşıp soruşturarak sahibine verdim. Fakat oruç tutmadım. Bugünkü sevap günah paritem kaçtır?

19 Ağustos 2012
Hayatımdaki ilk "resmi adamlarla dini bayramlaşma"yı bugün gerçekleştirdim. Kaba hesapla kurum başı 25erden 100 el sıktım (4 kurum). Bunların yarısıyla kafa teması da kuruldu. "Bayramınız mübarek olsun." ile "İyi bayramlar."ı hemen hemen eşit kulladım. Başarılıyla tamamladık. Kemer'den herkese mutlu bayramlar...

24 Ağustos 2012
Meşhur "altın çilek" denilen meyve budur(bknz. faceteki foto ;p) ve Kemer'de boldur.

Doktordan temiz anlıklar - Mayısmak

04 Mayıs 2012
Vaka:
- Belenli ilköğretim okulunda şiddetli karın ağrısı
- Süt mü içmiş??
(vakaya varılır)
- Çocuğum süt içtin mi?
- Hayır
- Sabah ne yedin
- Yağlı eppek
- Bak süt içmedin değil mi?
- Cık
Bir amca - Doktor bey sen yeni mi geldin?
- 6 ay oldu amca da bi saniye bi çocukla konuşayım
- Ben seni hiç görmedimdi
Bir teyze - Lokum al evladım buyur
- Ahahh tamam sağolun
Bir amca - Benim de karnım ağrıyordu...
- Amca bi saniye ya..derse girdin mi yavrum bugün?
- Girmedim
Öğretmeni - Girdin ya Eda
- Mmm evet
- Kızım babanın adı ne
Amca - Ahmet babasının adı Ahmet
- Amca sen bi dur ya o söyleyecek
- Ali babamın adı
- Ahmet mi Ali mi?
- Ali ya
- Süt içmedin?
- Cık, içmedim...
Ali Bey - Doktor bey, Eda'nın sabah dondurma yediği görülmüş
- Eda? Dondurma yediğin yönünde söylentiler var doğru mudur?
- Ehhe evet
- Bize doğruyu, sadece doğruyu söyle evlad...

05 Mayıs 2012
Traktör kazası sonrası muayene;
- Kırık yok fakat diz bağlarınızda muhtemelen zorlanma ya da yırtık oluşmuş, yani sahalardan bir süre ayrı kalacaksınız
- Tarlalardan yani
- Ehheh yani herkesin sahası farklı tabi

11 Mayıs 2012
Kemer işi ekşın!
- Yağmur başladı.
- Evet, bu aralar çok dua ettik, dedi müftü.
- Dualar tuttu o zaman.
- Mevlam işte...(sessizlik)...
Bir süre sonra kaymakamlıktan TSMye dönerken,
- Doktor bey, yol kenarında takla atmış bi araç görülmüş fakat araçta kimse bulunamamış, çevrede arıyorlarmış şu an.
TSMye varır varmaz,
- Doktor bey, trafik kazasındaki kişi bulunmuş ve muhtemelen bilinci kapalıymış.
- (Macera lan!) Ambulansı hazırlayın, hemen çıkıyoruz.
Yağış şiddetini iyice arttırmıştır. Olay yerinde çamur içinde ters durmuş bir araba, etrafta jandarma ve halk bulunmaktadır.
- Hasta nerede?
- Adam yok, bulunamadı doktor bey
- Hastaneye o isimde giden biri olmuş mu?
- Aradık, gitmemiş oraya da
Yaklaşık 1 saat sonra aranan kişi TSMye çamurlu halde gelir,
- Kazayı yaptım sonra araçtaki laptopu değerli eşyalarımı aldım arka camdan çıktım, çevreden birkaç kişi geldi sakin ol dediler. Dedim ben sakinim siz sakin olun. Sonra köye gittim. İyiyim yani.
- İyi ucuz atlatmışsınız
- Bir öncesi daha kötüydü, o arabayla uçtum ben, 4. kazam bu
- İyi (daha önce de benzer şikayetler +)...

30 Mayıs 2012
- teyze geçmiş olsun neyin var?
- enkirem şakıyo yavrııım
- enkire neresi, uyuşuyor mu noluyor?
- ya ya bak hura hura şakıyo
- şura mı ağrıyor?
- vuuu anam anam anam
- ne zaman başladı bu?
- Allah sizden razı olsun yavrıım, rahatsız ettik yavrıım
- görevimiz teyze de ne zaman başladı onu söyle sen
- akşam nemazını kıldımıdı başladı
- yani bir saat felan önce mi oluyor o ne zaman oluyor?
- ya ya hindi hindi başladı geldim yavrım
- bulantın kusman oldu mu, akşam yemeği yedin mi?
- bi gün höşmerim yemeye gelin yavrıım
- tamam teyze bi şunu çözelim, sohbete geçeriz. ne yedin akşam?
- eh işte bıcımıcık yedim
- bıcımıcık??
- bıcımıcık bıcımıcık...
ya: hayır
enkire: burası
hindi: şimdi
şakımak: ağrımak
bıcımıcık: çok az
debenlemek: yavaş yürümek
iyatrak: derme çatma
bu bölgede yaygın sorulan bir soru,
- bacağımda damar bingeşti tohtor bey, nedendir o?
- öyle bir şey olamaz, damarlar olduğu yerde durur.
bingeşmek: üst üste gelmek
oğlan eşi: karın sarkması(?)

Doktordan temiz anlıklar - Nisan ve İnsan

07 Nisan 2012
Odun kırmak çok zevkli ama bi sorun var, odun bitti lan!

08 Nisan 2012
Muayene sırasında,
- Teyze! Burası ağrıyor mu bak bastığım yer?
- Ah enkire...enkire şakıyo
- Enkire napıyo? Enkiren mi ağrıyo? Enkire?!
- Yani orası ağrıyo diyor doktor bey
- Haaa ahahh tamam o zaman...

14 Nisan 2012
Protokol olarak tam kadro yerimizi almışken derbinin iptal olması hoşolmadı. Gerekli açıklamayı belediye başkanımız yaptı "Şu yağmur Kemer'imize yağaydı da diktiğimiz ağaçlara can suyu olaydı."

19 Nisan 2012
Yeşilova "acil"inde olduğumdan dolayı g*revdeyim.
Karın ağrısı ile gelen teyze ile,
- Teyze! Buran ağrıyor mu?
- Yah
- Burası?
- Yah
- Bura?
- Yah
- Burası ağrıyo mu?
- Eccük
- Burası mı?
- Yahh
- Burası o zaman ha?
- Yah ya
- Burası de mi?
- I-ıh yah
- Teyze!?!?...

30 Nisan 2012
- Geçmiş olsun neyiniz var?
- Ben kan verecektim de
- Çarşambaları kan tahlili yapıyoruz
- Yo tahlil yaptırdım ben, kan verecem kan alın benden
- Ni-niye?
- Kan fazlaymış bende, uyuşuyor her yerim kan vereceğim
- Kim dedi size bunu
- Ortopedi dedi, MR çektiler, kan fazlaymış, ver dediler
- Öyle bir tedavi yok, dahiliyeye gidin, geçmiş olsun
(bir süre sonra tekrar gelen)
- Kan verecem ya ben
- Kan tahliliniz olmadan alamayız beyefendi
- Ben biliyom ben, kanım çok benim
- Kızılaya verin
- Siz alıverin ya
- Cık
(bir süre sonra tekrar...)
- Bi 5-10 gram alın bari
- Haydaa...
Hatta aradaki diyaloglardan:
- Normalde insanda 15 ünite kan olurmuş, benimki 16,5.
- Diyorsunuz?
- Evet ya! Ortopedi dedi.

31 Ağustos 2012

Doktordan temiz anlıklar - Mart Kapısı

10 Şubat 2012
‎- Geçmiş olsun, amcanın sorunu neydi teyze?
- İki gündür iş kesiyor bu bize tohtor beyy.
- Nassı ya?

17 Şubat 2012
Acilde, ayaklanmış kaçarken yakalanan hasta ile geçen diyalog,
- Hey, nereye gidiyorsunuz yahu?
- Camiye, namaza gidiyorum.
- Ahahh iyi misiniz bari?
- İyiyim ben iyiyim.

26 Şubat 2012
Alevde futbol keyfi blog yazısı

28 Şubat 2012
Paso geçici görevlendirme çıkaran müdürlüğümüz bir kez de Kemer'e
"I don't need no doctor" desin, dişimi kırayım.
W.A.S.P. - I Don't Need No Doctor

02 Mart 2012
Kemer'de sular bulanık akıyor, benden haber alamazsanız 112yi arayın.
The Protocol(!) blog yazısı

03 Mart 2012
Vakka vakka blog yazısı

04 Mart 2012
Bulanık akan sular konusunda Kemer'i rahatlatan açıklama hizmetlimiz Mehmet beyden geldi, "İçebilirsiniz doktor bey."
- İçiyorum bak
- İçin için, bişi olmaz

11 Mart 2012
Bir gün de Yeşilova'nın yüzü gülsün dedim ve hizmete geldim.

12 Mart 2012
"Hadi hayırlı işler" diyerek uzaklaşan hasta ve hasta yakınlarının bu cümlesi hala beni şaşırtıyor, şöyle bir etrafıma (dükkana?!) baktırıyor. Henüz alışamadım.

19 Mart 2012
ÖSYM: Şifrenizde en az 1 büyük harf, en az 1 küçük harf, en az 1 rakam ve en az 1 özel karakter bulunmalıdır. Özel karakterlerden bazıları şunlardır: nokta (.), virgül (,), noktalı virgül (;), iki nokta (:), artı (+), eksi (-), yıldız (*), soru işareti (?), ünlem (!), yüzde (%), vs. Lütfen düzeltip tekrar deneyiniz.
"%100Orçun" nasıl? :D

20 Mart 2012
Dr. Orçun Sercan Yeşilova'da hizmetinizde...

21 Mart 2012
Jandarmadan komutanın aradığı söylenerek telefon şahsıma uzatılır,
Komutan - İyi geceler doktor bey.
Ben - İyi geceler buyrun.
Komutan - Ya bizim bi' çocuk vardı, saman nezlesi varmış, yüzü gözü şişmiş, bizim burada yapacağımız bi' şey var mı yoksa size getirelim mi doktorum?
Ben - Çocuk kaç yaşındaydı?
Komutan - Çocuk diyorsam asker ya, öyle çocuk değil
Ben - Ahahahh anladım gelsin buraya...

22 Mart 2012
Vakaya gittim, gelicem.

23 Mart 2012
Bugün şunu gördüm ki kaymakamla görüşeceğim zaman sakalımı kesmeme gerek yokmuş, kaymakamı görünce sakal kendiliğinden öbek halinde dökülüyormuş zaten. ahuahahh

24 Mart 2012
Doğum yeri Böbekler yazan teyzeye, "Böbekler neresi teyze?" diye sorduğumda, "Bura, Kemer işte, Kemer'in eski adı Böbekler yeavrum." cevabını aldıktan sonra artık size Böbekler'den haftasonuna mutlu bir başlangıç parçası gönderiyorum :D Böbekler'de hava çok güzel bu arada. Sizi Böbekler'e beklerim. Böbeklerim!
Red Hot Chili Peppers - Look Around

25 Mart 2012
Bilinen ne hastalıkların var teyzee?
- Çok hastalığım var benim yavrum, bir kez ölmüşün ben yoğun bakımda, öbür tarafa gidip gelmişin yani
- Nasıldı?
- Ne neresi nasıldı evladım?
- Öbür taraf nasıldı teyze, gidip gelmişin ya bi anlat
- Ehehh ne bilen yeavrum, haberin yok benim görmedin bişşi

27 Mart 2012
Banka gişesinde,
- İyi günler, ben hesabımdaki maaşımı çekecektim
- (çalışan bayan ekrana baktıktan sonra) Pardon, nerede çalışıyorsunuz?
- Burdur'da hekim olarak çalışıyorum. Siz de mi Burdur'da çalıştınız?
- Yok, ben de orada çalışayım demiştim de, olamazmış ehhehh

28 Ağustos 2012

Doktordan temiz anlıklar - İlk Trimester

05 Ekim 2011
Tanıdıklarımın hep büyük şehirlerde yaşıyor olması mecburi hizmet tercih skalamı daraltıyor.

13 Ekim 2011
(mecburi kurası dakikaları)
Kendi durumumu beğenecek miyim acaba?

14 Ekim 2011
Burdur Kemer TSM kesinleşmiş birinc...pardon. Atandığım yerdir.

31 Ekim 2011
(tabipliğe resmen başlangıç)

22 Kasım 2011
- İy'akşamlar, şikayetiniz?
- Genzimde gıda kaldı sanırım.
- Ne yiyordunuz? - Lahana salatası.
- Lahana salatası genizde kalmaz.
- Böyle hani genizde takılacak yer olur ya orda gibi
- Genizde öyle bi yer yok, geçmiş olsun.
- Sağolun...

19 Aralık 2011
Bir teyzeye kendi otomatik elektronik makinesiyle tansiyonunu ölçmesini gösteririz. Makine ölçer ve ölçtükten sonra mekanik kadın sesiyle başlar, "tansiyonunuz yüz-altmış-beş seksen-üç nabzınız seksen-bir" bir süre sessizlikten sonra...
- Eee teyze bak öğrendin mi tansiyonunuu
- Söyledi bişiler de kaçırdım evladım ben be
- Bak şimdi yazdı burda, tansiyonun 16 buçuğa 8 çıkmış
- Hee iyi o zaman sorun yok yani çalışıyor makine
- Makinede sorun yok da senin tansiyonda sorun var teyzee
- Eheheh doğrudur yevrum...

25 Aralık 2011
Mec-bur-DUR! blog yazısı

05 Ocak 2012
Bana görevlendirme çıkmaz derken Van'a görevlendirmem çıktı.
O yüzden bu şarkı bana, pardon Van'a gelsin. Orda da dinlemiş olurum.
Psycho Killer(Live)(1984)

06 Ocak 2012
(Van'a gitmeden önceki son gece)
"This could be the Van" diyorum ve huzurlarınızdan ayrılıyorum.
Limp Bizkit - The One

23 Ocak 2012
Mec-bur-VAN! blog yazısı

27 Ocak 2012
‎7 gündür kurumayan sinüslerim kaymakam karşısında 20 mendil eskitmeme sebep oldu. Hastalığım dolu dizgin devam ediyor...

03 Mart 2012

Vakka vakka

(Sabah ilçe içinden bir vaka haberi gelir. Vakayla uyanmış olduğumdan dolayı burnum ve boğazım doludur. Hastaya serumu taktıktan sonra kendime muameleye başlarım –tıkalı yerleri boşaltmak suretiyle-...)
Teyze 1 - Geçmiş olsun doktorum, geçen de bize geldiydin hala iyileşmemişin ya
Ben - Ehehh öyle oldu biraz
T 1 - Sıcak yerden geldin herhal, alışamadın
Ben - Hee Antalya’dan geldim
T 1 - Anaam tabi ya Antalya’dan gelmişin burayı nereden bilicen, alırsın soğuğu. Bal ve zencefili karıştır ye, gribe iyi gelir
Ben - Her gün mü, hastalandığımda mı? (tedavi mi proflaksi mi)
T 1 - Her gün
Diğer teyze söze girer,
Teyze 2 - Yaa ben geçen bal ve zencefil kaynattım, tadı bi kötü içemedim
Ben - Sen kaynatmışın teyze bak diğer teyze direk yiyeceksin diyor
T 2 - Bak zencefil de burada hatta kaldı getti(arkasından bir poşet çıkaran)
Şoför İsmail Bey – Teyze bu zencefil değil, kabuk tarçın bu ya hahaa
T 2 - Enee yanlış olmuş ya o zaman, neyse...doktorum bi bardak daha çay al, gribe iyi gelir
Ben - Ne kattın teyze çaya, niye iyi gelsin
T 2 – Ehehe ya sıcak ya öyle iyi gelir yavrum öyle derler
Ben - Teyze yoksa kabuk tarçınları mı attın demliğe kaldı getti bitsin diye
T 2 - Hehehehe yok yavrum bişi atmadım valla
Ben – Kabuk tarçınları et yemeğine atın, etin ağır tadını hafifletir, yemeğe aroma katar
(niye bu açıklamalara giriyorsam ;p)
T 1 - Bu doktorum geçen gün bize geldi, bi teyzemize serum taktı eyi etti, o gündür iyi teyze
T 2 – Valla ilçemize hep iyi doktorlar geliyor çok şükür, çok şanslıyız
Ben – Amcanın ağrıları önceden de oluyormuş, var mı bi ağrı kesici ilaç evde?
T 2 – Yok gali gidince Tuncay Bey’e(Aile hekimi) bi sürü ilaç yazdırıyoz, daha bi de ağrı kesici yaz diyemeyom valla, şükür güzel yazıyo bayaa
Ben - Amca ne ilaçlar kullanıyor bi gösterir misin bana
T 2 (kutuları önüme yığar) – Bunları kullanıyor düzenli
Ben – Yeni bi ilaca başlamadı di mi son günlerde
T 2 – Ya ben dünden beri ağrısı var diye kendi şu iki ilacımdan da verdim.
Ben – Ahahh iyi de teyze ağrı kesici değil bunları niye verdin?
T 2 – Ne bilen bana iyi geliyor ya, o da iyi olsun deye, ne bilen ben. Bi de ben içerken görüyor, istiyor.
Ben – Ahahh verme sen teyze bunları, su ver, bu ilacı içine attım de ahahh(kıps)
T 2 – Bi de şu ilacını sinir ilacı diye içmedi, hiç açmadı inat ediyo, niye iççem içmem ben diyo
Ben – Amcaa(duysun diye bağırarak), bunu akşamları yemekten sonra iç, baş ağrılarına da iyi gelir bu bak! (teyze2ye dönerek kıps yapan)
Artık serum biterken, biz gitmeye yakınken
T 1 – Evli misin doktorum, bak bu(teyze 2) düğünlerde iyi oynar, oynatırız
Ben – Ahahah hadi ya
T 1 – Çağırırlar her düğüne oynasın diye
Ben – Evli değilim de, yakında da olamaz, hmmm teyze biraz sıksın dişini de o zamana buralarda(!) olursa artık bakarız
Teyzeler dahil herkes - Ahauhahaa
DrÇun Show burada sona eriyor. Bir telefon kadar yakın...:D