"Pardon ne kuyruğu bu?" sorusunu sorduğumda "Vallaha ne kuyruğu olduğunu bilmiyorum, kuyruğa girin dediler girdik." cevabını aldığımda bazı işlerin günlük hayattaki gibi olmayacağını anlamakta gecikmedim. Sonuçta askeri sistemin işleyişi hakkında oradan buradan benzer şeyler hep duymuştum. Emre itaat etmek gerekti. Alt tarafı tecil işlemlerimi halledene kadar bu düzene uymam gerekiyordu. Velhasılkelam ben de girdim sıraya. Şubeden içeriye kuyruk oldukdan sonra almaya başladılar. En azından girebiliyorum diye sevindim zira önceki gelişimde henüz saat 14:30 olmasına rağmen "bugün git yarın gel" muamelesi görmüştüm. İşlemlerimi o gün içinde halledebilirim umarım temennisiyle girdim içeriye. Komutan, -bağırmaları ve emir vermeleriyle o kişinin komutan olduğunu düşünüyorum, zaten pek rütbe bilgim de yoktur, pırpıra bakarak rütbe belirleyemiyorum, kaldı ki takım elbiseliydi bu beyefendi- kimsenin ayakta kalmamasını buyuruyordu. Yoksa işlemlerimiz yapamayacakmışız. Herkes kenarlardaki banklara yerleşti. Komutan gerekli açıklamaları yapacağını söyledi. İyi de herkesin işi farklı, kime gerekli açıklamayı yapacak, bu açıklama acaba nasıl bir açıklama olacak endişesi kapladı içimizi. İçimizi diyorum, çünkü bankta oturan herkes yapılan söylemler sonrasında birbirlerine çaresiz gözlerle bakıyorlardı. "Bırakın beniiii" diye çıkışa doğru koşsan bacağına sıkarlar gibi bir ambiyans oluştu zaten. Diyorum içimden, yanlış işlem yapılıp beni askere almasınlar. Zira soru da soramıyoruz, nereye yönlendirirlerse he diyecek durumdayız. Neyseki anksiyete dolu birkaç dakikadan sonra komutan tecil için bekleyenlere bir form dağıtacağını söyledi. Formlar ellere dağıtıldı, lakin kalem yok. Belli bir süre içinde doldurup toplanacaksa yetiştiremeyebilirim kalem işini halledene kadar diye düşünürken (tanrım ne hallere düştüm), 4 yıllık mezunların form doldurmamasını söylediler bu sefer. Elde boş form beklerken "4 yıllıklar içeri sol tarafa girsin, sağda otursun beklesin" dedi komutanımız. Kalkacakken soru dolu gözlerle bir baba ve oğul bana bakıyordu. Bi soru sormak istediler, tabi buyrun dedim. Şimdi oğlan üniversite son sınıftaymış, birkaç dersi kalmış vermesi gereken, acaba tecil yaptırması gerekiyor muymuş? Dedim ki "Okul ile ilişkisi kesilmediyse tecile gerek yok, öhmm öhmm". "Ama" dediler "bizim çocuk 3 yıldır kalmış olacak ve okuldan atılmış oluyor sanırım bu durumda" . "E onu bilemeyeceğim artık sorun o zaman" derken ben ayaklandım ve içeri girmeye yeltendim. Komutanla ayakta teke tek oynadım. "Nereye?" dedi, dedim "4 yıllık mezunlar girmiyor muydu?" "E niye ben söyleyince girmedin" dedi, dedim "arkadaşlar bir şey sordular, onu yanıtladım(te allaaam)" "Tamam gir içeri sola, sağda otur bekle" dedi. Biliyorum dedim(içimden) ve girdim içeriye. Orada da doğru yere oturmadığımızı bir yarım saat sonra öğrendik. Başka işlemin oturaklarında oturuyormuşuz 4 yıllık tecilciler olarak. İşlem sırası geldi ve elimdeki tahminimce istenecek bütün belgeleri verdim, zira "gerekli belgeler" diye hiçbir net açıklama askeriyeden verilmiyordu. İşlemi yapan bayan tıkır tıkır ilerlerken, bir yandan da "İşleminiz tamamlandı, mevcut teciliniz 2 yıllıktır." cevabını almayı bekledim. Lakin resmi işler öyle süründürmeden kolay tamamlanmıyor. Nüfus cüzdanında sorun olmasın diye onu bile yenilememe rağmen mezuniyet belgesinin aslını getirmemem işlem yapıcı bayanın dikkatini çekti. "Bunun aslı nerede?" dedi, "Bunun aslı evde de bu ASLI GİBİDİR." dedim. "İyi de bunun aslı lazım" dedi, "Ya adam gibi şunlar lazım diye yazmıyorsunuz ki yahu" diyemedim. "Eee napacaz?" dedim. Bir süre sessiz bir bekleyiş yaşadık. Bu sessiz bekleyişlerde işlemci bayan bilgisayar monitörüne bakarken, biz onun neye baktığını göremeyiz. Resmi işler böyle. Sessizliği o bozdu. "Eee napalım seni?" Bilmiyorum, atsan atılmaz satsan satılmaz diyecekken, "Ben senin işlemlerini geçici olarak hallediyorum, verem savaşa ve Karpuzkaldırana 3 gün içerisinde saat 15:00te muayeneye gidip geldikten sonra onu da getir tamam mı?" dedi. İçimden ahhh bee bugün bitmedi işler diye düşünürken oldukça çaresizdim. Zaten saat de bekletmeler sonucu 15:00i bulmuştu. Verem savaş sonucunun da röntgen çekildiği günden bir gün sonra alındığını düşündüm ve bir günü karpuzkaldıran artı vereme vermek gerektiğini anladım. Şubeye ancak 2 gün sonra geri gelebilirdim. İşler gittikçe uzuyordu anlaşılan...
2. gün Karpuzkaldırana geldiğimde saat 15:00ti. Kapıda duran askere tecil için geldiğimi belirtip içeri girecekken, "üç buçuk dört gibi gel" cevabını aldım. Dedim "üç buçuk mu, dört mü?" "üç buçuk dört gibi" diyerek belirsiz cevabını tekrarlamış oldu. Okurken daraldığını hisseder gibiyim ama ben bunları yaşadım. Bir de bu açıdan bak. Oyalandıktan sonra "üç buçuk dört gibi" tekrar Karpuzkaldıran önüne geldim. Muayene sırasının gelmesi 17:30u buldu. Muayene ise 1 dakika sürdü sürmedi...
3. gün artık evraklarımı tamamlamış ve tecile hazır bir şekilde askeri şubeye saat 10:00da vardım. Kapıda gene içeriye almadılar ve bekle dediler. Beklerken benden başlayan yaklaşık bir 15-20 kişilik kuyruk oluşturduk yarım saat içinde. Derken kapıdaki askerden şöyle bir sesleniş geldi "Arkadaşlar, öğleden sonra geliyorsunuz!" İçimizden laaaan diyerek dağlara taşlara haykırasımız gelse de yutkunduk. Öğleden sonra geldim ve içeri girmeyi başardım. İşlemlerime yine aynı bayan bakıyordu. İçeride yine hatrı sayılır bi süre bekledikten sonra beni çağırdı. İşlemci bayan "Ya niye böyle yüzün asık, enerjin düşük, hayata atılacaksın canlan biraz." dedi. "Yaa şu tecil işlemleri bi hallolsun, o zaman yüzüm nasıl gülecek kim bilir, üç gündür bununla uğraşıyorum yahu" dedim. Karşılıklı tebessümleştikten sonra atantığımın haberini verdim (önceki muhabbetimizde merak ediyordu), benim adıma sevindi. Kısa süreli muhabbet sonucunda tecil işlemlerimi halletti ve askerlik durum belgemi takdim etti. Bende 3 gün süren bu işlemler kimi arkadaşlarda 1 gün, kimi arkadaşlarda "sistem yok, başka zaman gel" gibi ertelemelerle 3 hafta sürmüş. Şimdi bunlar kader kısmet meselesi senin anlayacağın, alnında ne yazıyorsa o :D
2. gün Karpuzkaldırana geldiğimde saat 15:00ti. Kapıda duran askere tecil için geldiğimi belirtip içeri girecekken, "üç buçuk dört gibi gel" cevabını aldım. Dedim "üç buçuk mu, dört mü?" "üç buçuk dört gibi" diyerek belirsiz cevabını tekrarlamış oldu. Okurken daraldığını hisseder gibiyim ama ben bunları yaşadım. Bir de bu açıdan bak. Oyalandıktan sonra "üç buçuk dört gibi" tekrar Karpuzkaldıran önüne geldim. Muayene sırasının gelmesi 17:30u buldu. Muayene ise 1 dakika sürdü sürmedi...
3. gün artık evraklarımı tamamlamış ve tecile hazır bir şekilde askeri şubeye saat 10:00da vardım. Kapıda gene içeriye almadılar ve bekle dediler. Beklerken benden başlayan yaklaşık bir 15-20 kişilik kuyruk oluşturduk yarım saat içinde. Derken kapıdaki askerden şöyle bir sesleniş geldi "Arkadaşlar, öğleden sonra geliyorsunuz!" İçimizden laaaan diyerek dağlara taşlara haykırasımız gelse de yutkunduk. Öğleden sonra geldim ve içeri girmeyi başardım. İşlemlerime yine aynı bayan bakıyordu. İçeride yine hatrı sayılır bi süre bekledikten sonra beni çağırdı. İşlemci bayan "Ya niye böyle yüzün asık, enerjin düşük, hayata atılacaksın canlan biraz." dedi. "Yaa şu tecil işlemleri bi hallolsun, o zaman yüzüm nasıl gülecek kim bilir, üç gündür bununla uğraşıyorum yahu" dedim. Karşılıklı tebessümleştikten sonra atantığımın haberini verdim (önceki muhabbetimizde merak ediyordu), benim adıma sevindi. Kısa süreli muhabbet sonucunda tecil işlemlerimi halletti ve askerlik durum belgemi takdim etti. Bende 3 gün süren bu işlemler kimi arkadaşlarda 1 gün, kimi arkadaşlarda "sistem yok, başka zaman gel" gibi ertelemelerle 3 hafta sürmüş. Şimdi bunlar kader kısmet meselesi senin anlayacağın, alnında ne yazıyorsa o :D