1 Ocak oldu ve gün itibariyle 2012yi de geride bırakmış olduk. Yıllar önce Marduk gelecek ayağına 2012de kıyamet kopacağı muhabbetini çevirirken -ki o zamanlar bu kadar popüler değildi- daha çok zaman varmış gibi geliyordu, oysaki gelip geçti bile. Her yılın sonunda bütün yılı gözden geçiririm, nasıl bir yıl geçirdiğimi düşünürüm ki çoğu insan da bunu yapıyordur. Gerçi şimdi hatırladım da öğrencilik yıllarımda yılbaşından sonra illaki billurlu bir sınav olurdu, geçen yılı gözden geçirmekten ziyade, yılbaşında önümüzdeki sınavın derdi beni gererdi. Sonuçta sınavda karşımda kafasında külahı, üflediğinde açılıp surata çarpan rulo kağıdıyla(bunun bir ismi yok mu arkadaş!) yazılı kağıdını dağıtan bir hoca olmayacaktı. Bu 1 Nisan olan doğum günüm için de geçerliydi, o da hep sınav arifesine denk gelirdi. Neyse. Bütün yılı sorgulamak zamanına(yılbaşına) daha 10 gün varken Ali bey "düşündüm de bu yıl ne boş bir yıl oldu ya, hiç güzel bir şey olmadı ha" diyerek algımı bu yöne erken kaydırdı. Daha sonra 10 gün boyunca, algıda seçicilik mi bilmiyorum, 2012 hakkında fikir beyan eden çevremdeki kimse de hayırlı bir şey söylemedi. Herkes verdi veriştirdi 2012ye. Bileydik 2011den 2013e atlardık dedim içimdem, bu ne arkadaş ne saçma bir yılmış, bir kişiye de mi uğurlu gelmez. 2012 olmasa 2012 olimpiyatları vb. de atlardı ama olmayıversin o da bizden değerli mi arkadaş. Topyekün bütün bir yıl süperdi ya da çok kötüydü gibi uçlarda konuşmayı sevmem, "illaki iyi şeyler de olur kötü şeyler de, birisi biraz fazla olur" diye düşünen bir insanken, çevrenin de etkisiyle mi bilmiyorum bir de baktım hakikaten bir yıl bu kadar mı cins, bu kadar mı boş olur. Hızlı hızlı geçti, elde ne var, hiç. Tek kendimde olsa 25 yaş depresyonu ya bu felan diyeceğim ama tek bana da değil. Hatta "25 yaş olgunlaşmanın ergenliği gibidir, kişi iş hayatıyla birlikte olgunlaşmasını tamamlarken bunalımlar yaşayabilir. Öhm." diyerek mantıklı bir çerçeveye bile oturmaya çalışabilirdim ama g.tünden psikiatrik evre de atmamak lazım tabi. Bu düşünceler yılbaşı yaklaşırken kafamda çığ gibi büyümeye başlamıştı ki çat! Yılbaşından önceki gece eczaneye hırsız girdi. Lan bi s.kt.rgit. Ne biçim bi yılsın sen. Ağzımı bozdu affedersin, ama haketti. Yılbaşı gecesinden önce hırsız ney lan! Bu da son damla oldu artık "Şu yıl bitse de gitsek" kıvamına getirdi beni. Şu yıl bitsin, işimize gücümüze bakalım abi nedir yani. Sen uğraş didin, bak bir hayırlı bir şey olmaz mı koca yılda. Yıl bitmeden yılı sorgulayan blog yazısı yazasım bile gelmedi artık, bitsin yazarım dedim, yılın bitmesine odaklandım o derece. Düşününce tabiki tebessüm ettiren eğlenceli zamanlarım da oldu bu yıl ama şöyle arkama yaslanıp ohh bee dediğimi hatırlamıyorum. Hep bi tedirginlik hep bi diken üstündelik. Gece kafamı yastığa koyduğumda hep bir acaba bir şey mi unuttumculuk. 112 acil sağlık hizmetinin verdiği gerginlik midir bu bilmiyorum. Yılbaşı gecesi oturdum, televizyona baktım ve aha! dedim. Aha da buldum sıkıntının kaynağını. Ben 2012ye Victoria's Secret Fashion Show'u izlemeden girdim ya! Bunun uğurlu geldiğini biliyordum da çok etkiliymiş gerçekten hayal edememişim. İzlerim internetten diye erteleye erteleye 2011 showunu hala izlemedim. Buradan çıkardığım sonuçla kesin kaçırmamam gerekiyordu ve bunu başardım. Bu yılım kötü geçerse tek sorumlusu Justin Bieber'dır. Artık Victoria's Secret hatrına izlemiş oldum kendisini. Bruno Mars ise sevimliymiş kerata, efendi birine benziyor. Hatta yeni yıla başlangıç parçamı Bruno Mars'ın Locked Out Of Heaven şarkısı olarak belirliyorum. Her yıl olduğu gibi bu yılki show da çok iyiydi, benden izlemeyenlere tavsiyelerden bir demet... 2012yi diğer yıllardan ayıran şeyleri düşündüğümde ise aklıma hemen Van'a görevlendirme ile gitmiş olmam geliyor. Bu yıl müdür olmam da enteresan oldu. 25 yaşında Van'a gittim, müdür oldum breh breh. Kulağa dolgun geliyor. Hüsot'un nişanı için akrabalarıyla birlikte Ankara'ya gitmek de hoş bir anı oldu. Tabiki her yaz olduğu gibi bu yaz da İstanbul'da Emir beyle çok eğlendiğimiz yeni bir şarkıya daha imza attık ama bir fark vardı, o da Can Kurban'ın Reşit Kızım'dan sonra müthiş enerjisiyle bize tekrar katılmasıydı. Galatasaray'ın Kadıköy'de şampiyonluk kupasını alması da ayrı keyifte bir olaydı da derdim ama futbola ve siyasete pek giresim de yok açıkçası. Yine de Galatasaray 9 puan farkla şampiyon oldu, süper final diye abuk bir playoff ile 1 puan farkla şampiyon ilan edildi ya, bu bile güzel bir şampiyonluğun içinde tatsız bir durum yarattı. İşte bunlar hep 2012nin etkisi... Ve yazıyı temennilerle kapatmanın vakti geldi çattı. Belki de içimden gelerek gerçekten bir şeyler beklediğim tek yıl 2013 yılı olabilir. Bu zamana kadar "yıl değişiminden ne bekleyeceğim arkadaş, sonuçta değişen tek bir rakam, ne etkisi olacak peh" kıvamındayken, şimdi 2013ün bana uğur getireceğine inanıyorum. İşte bu da 2012 etkisi. Hem ben 13ü severim, asaldır bi kere. Megadeth'in 13 diye bir albümü bile var -ki son albümüdür o. Ayrıca 87 doğumlu olmamdan ötürü 2000e aynı uzaklıkta olan bir yıl. -+13. Off çok çılgın. İnanıyorum ki '13te güzel değişimler olacak ve '14te de bu güzellikler yükselen bir trendle devam edecek. Çünkü 01.04.'14 doğum günüm olarak güzel görünüyor. Temennileri de batıl inanca boğduktan sonra, herkesin 2013ünün net mutluluklarla dolu geçmesini diliyorum. Ee herkesin 2013ü kendine...