lise zamanlarımda (Antalya Anadolu Lisesi) hocalarımdan efsane fizikçimiz yarıkkaya hocamın (cümle de bayaa devrildi;p) efsanevi soruları vardı. bayaa kazık, yaratıcı, sadece konuyu anlayanın yapabileceği guzel sorulardı. ve aşırı orjinal sorulardı, sineğin uçmasından tutun atlet memedin hikayelerine...atlet memed yazılılardaki fix kahramandı. genelde her yazılıda o karakterli bir soru bulunurdu(özellikle dinamik konusundaki sorularda) eski sorulardan bazılarında buz pisti üzerinde atlet memed ve katarina witt kayardı. ben o zamanlar atlet memed gibi katarina witt'i de hayali bir kahraman sanardım. geçen buzda dans isimli programın tanıtımında ünlü buz patenci katarina witt geliyor denilince çooook şaşırdım. yani yıllardır hayal ürünü sanarken meğerse kadın gerçekmiş bayaa da iyi bi patenciymiş :) öyle olunca hocama sempatim ve saygım daha da arttı. saygılar hocam , büyüksünüz . . .
katarina witt de şunları yapmış yahu:
2 time Olympic Gold Medalist
4 time World Champion
6 time European Champion
8 time National Champion
(bariz copy paste di mi;p)
çentik : katarina witt'in fotosunu bulmak için googleda yazdım, çıkan sitelere tıklıyorum. bi baktım onun(witt'in) mustehcen fotoları var(artık hakkaten kendisi mi bilmiyorum o kadar;p) , adam gibi şöle patenle falan bi fotosunu buluncaya kadar canım çıktı bayaa site geçtim bi Türkçe sitede bulabildim :)
28 Şubat 2007
... muhtar teyze ...
seçim için bi form felan doldurmak gerekiyormuş, ilk kez oy kullancaz ya ondan. gittim mahallenin muhtarına. kalabalıktı bayaa. uzun bi girişi var muhtarlık barakasının(küçük kulübe gibi bi yer, çay bahçesi gibi bi yerin içinde). o kalabalık ben giriş yolunu katederken hep bana baktı. nese dedim görmezlikten gelip sıra gibi kuyruk gibi bi oluşumun en arkasına geçtim.muhtar teyzemiz pek yavaşmış, bi abi öyle söyleniyodu hatta şöyle "bi saatte 3 form doldurdu yahu bi tuşu bulamıo bilgisayarda ben olsam..." diye;p derken bana kıl bakan kişilerden biri(dişleri sigaradan mahvolmuş, uzun boylu kır saçlı deri ceketli amca abi karışımı;P) bi bayana yardımcı olurken kulak misafiri oldum, form kalmadı getircekler simdi felan diyordu. neyse dedim ona bişiler sorup bekledim biraz ve döndüm eve. akşama dogru annem gittiğinde formların gelmediğini söylemiş muhtar teyze ve başka bi formu doldurup ona yeni yazarız falan hallederiz demiş. ve niye geç kaldı bu kadar felan demiş. şimdi ben bu lafa o kadar gıcık oldum ki. 1 mart son gün diyorsunuz, 1 marttan önce geliyorum ve niye geciktiniz diyosunuz be teyzecim. sanki 1 martı geçirdim. bu 08:30da olan derse 08:27de gelen bi kişinin geç geldiğini söylemek gibi bir şey! hayret bir olgusunuz ;p güldüğüme bakmayın, sinirden gülüyorum . . :)
... yağmurdan kaçarken ...
yagmurlu bir sabahtı ve ben fakülteme yol almaktaydım. hastanenin önünde yürürken etrafta kimsenin olmadığını farkettim, eee hava yagmurlu olunca yaya trafiği azalmıştı tabi. yolun kenarından akan su dikkatimi çekti. dedim yolu iyi yapmışlar, kenarda birikmiş sular, akı akı veriyor su giderine dedim.derken arkamdan bir araba sesi duydum. elimde şemsiye tetikteydim, arabaya doğru döndüm. arabanın kaldırımda olan tek kişi olarak beni farkettiğini düşündüm ama yine de tetikteydim şemsiyeyi aşağıda kalkan olarak tutmak için. araba su sıçratarak gelirken yavaşladı biraz, ya da ben öyle sandım. su sıçratarak yanımdan geçti!! ben yavaşladığını dusunup guvendiğim için şemsiyeyi kalkan olarak kullanmamıştım! tabii etrafta kimse olmadığı için rahatça küfrü bastım. hemen arkasından yine su sıçrata sıçrata bi araba daha geliyordu.bu seferki yanımdan geçerken yavaşladı ve sonra tekrar hızlandı. biraz ilerde hastanenin girişi vardı. beni ıslatan "mavi reno" orada durmuştu. ben normal yurume hızımda gittim. hastanenin güvenlik görevlilerinden biri şoförle konuşuyordu. ben yavaşça yanlarına sokuldum. güvenlik "napıyorsun sen yahu! yavaş gitsene" diyordu. soför de" hız levhası koysalarmış, yolu eğimli yapsalarmış" felan diyordu. ben de "baksana halime yahu" gibilerinden iki kolumu açarak jest ve mimik yaptım. ama çok kalmadım hemen ilerlemeye başladım.arkamdan güvenlik "ben olsam şemsiyeyi gaffasına geçirdiydim!" dedi. ben de "naapcan işte yau, boşver,değmez" dedim (o jest ve mimiği yaptım), ama duydu mu bilmiyorum;).gerçi o noktada güvenlikçiyi arkama alıp tartışmaya girmek vardı ama, yeterince ıslandığım için hemen kantine varmak istediydim. buradan o takoz herifi kınıyorum ve aniden çalışan fıskiyelerle ıslansın, küçük bi çocuk suratına tükürsün, yagmurda şemsiyesi bozulsun e mi demek istiyorum ! ! . . güvenlikçi olduğunu düşündüğüm abiye de, "helal olsun kıyak adammışsın" demek istiyorum.
11 Şubat 2007
... sömestr kiki ...
tatilin 2. yarısında böceğim papatya prensesim duygucum geldi. her günümü onunla geçirdim. çoook mutlu oldum. her şeyi unuttum, bir tek o vardı aklımda. çok da iyi oldu :) keşke hayat bu kadar basit olsa, güzellikleri yaşamak zor, zahmetli olup ve elimizde olmayan nedenlere bağlı olmasa ;/ gerçi bu güzellikleri eninde sonunda yakalamak da bir şans. neyse derin konular bunlar :) güldüğüme bakmayın sinirden gülüyorum ;p her gelişinde ayrı bir sevgi doğuyor içimde, hayranlık caddeleri oluşuyor beynimde, ne şanslı bi şahsiyet olduğumu anlıyorum. bu kadar şanslı olmak için ne kadar sevap işlediğimi iyilik yaptığımı düşünüyorum, lakin bulamıyorum ;)) Allah nazarlardan saklasın. bazen onunla bu kadar düşünce ve anlayış paralelliğinde olduğum için "şaşırgan otuna ve mutluluk abidesine" dönüşüyorum ki anlatamam :) aslında sık sık dönüşüyorum, bayaa bayaa benziyoruz diyeceğim ama buna "benzemek" değil "aynı yahu" denir diye demiyorum. buraya çok mu "duygu"sal şeyler yazdım kestiremiyorum ama insan güzel şeyleri paylaşıp hissiyaatını arttırmak istiyor. ayrıca bunları buraya yazmak yeri değil falan diyen de olabilir de napayım içimden geldi , delikanlı insanız sonuçta ;p hem pek de bir şey yazdım sayılmaz, türkçe eksikliğimden mi bilmiyorum ama hissettiklerimin anca %10unu ifade edebiliyorum (gerçek : kelimeleri kifayetsizliği) . son olarak, iyi ki geldi ve beni mutlu mesud bahtiyar etti duygum diyerek yazının ana fikrini özetlercesine bitiriş yapmak istiyorum ;p yapıyorum . . .
... sömestr bir ...
çok yoğun bir sömestrdi ;p yok aslında çok yoğun değildi çook güzeldi diyebilirim. tatilin ilk yarısında emir beyler geldiler. bi kaç gün ağırladık. hastalandı falan bi garipti ;p ama bizim yuzumuzden hastalanmadı onu da söyleyeyim. hava değişikliği falandır heralde sebep. bizde kaldığı bir gece sırılsıklamın coverını yaptık. daha modern rock tadında, daha sert bi soundla, ama yine sırılsıklam yine çırılçırıl :) ondan sonra daha bir sürü gezdik tozduk yedik içtik falan felan derken bi gün merve hanımla tanışma fırsatını yakaladım ve tanıştım. hörmetlerimi sunarım burdan kendisine ;p asıl bir hadise anlatayım burda konseptimiz yüzeyel detaylar olduğu için ;p :
emir beyin şoförlüğünde ezgi hanımı ziyarete gidiyorduk, saat biraz ileri(baya) hava da karanlıktı(doğal olarak). zaman gec oldugu için antalyamızın güzide sür'at tutkunları da trafikteydi. sağlı sollu şahinler, serçeler, muratlar kasislere çukurlara aldırmadan hızlanıyorlardı. netekim hava karanlık olunca yolu bulamadık. bizi sağdan ara ara geçen beyaz serçeli amcaya sormaya karar verdik tabi onu yakalamamızı kırmızı ışık sağladı. ben araca bi baktım abaaoww pala bıyıklı bi amca korkunç bi simaa nese serin kanlıydık, "aç camı aç" işareti çaktım, amca da "ne var lan" der gibi kafasını salladı. ben yine "aç camı aç" işareti yaptım. amca kapıyı açtı !! ben biraz heyecanlansam da "sahil yoluna nasıl inebiliriz?" diye sorabildim. "hö??" işareti yaptık yine mimikleriyle;p bi daha sordum , ilerde yol sizi atıyor gibisinden bişi dedi. ben de eyvallaaaa dedim. sonra bulduk yolu. ama amcanın o kadar aç camı işaretimden sonra kapıyı açıp bana bakması sahnesini unutamıyorum ;))
daha bir suru vakaa olmuştu da sonra yazarım kısım kısım :)
emir beyin şoförlüğünde ezgi hanımı ziyarete gidiyorduk, saat biraz ileri(baya) hava da karanlıktı(doğal olarak). zaman gec oldugu için antalyamızın güzide sür'at tutkunları da trafikteydi. sağlı sollu şahinler, serçeler, muratlar kasislere çukurlara aldırmadan hızlanıyorlardı. netekim hava karanlık olunca yolu bulamadık. bizi sağdan ara ara geçen beyaz serçeli amcaya sormaya karar verdik tabi onu yakalamamızı kırmızı ışık sağladı. ben araca bi baktım abaaoww pala bıyıklı bi amca korkunç bi simaa nese serin kanlıydık, "aç camı aç" işareti çaktım, amca da "ne var lan" der gibi kafasını salladı. ben yine "aç camı aç" işareti yaptım. amca kapıyı açtı !! ben biraz heyecanlansam da "sahil yoluna nasıl inebiliriz?" diye sorabildim. "hö??" işareti yaptık yine mimikleriyle;p bi daha sordum , ilerde yol sizi atıyor gibisinden bişi dedi. ben de eyvallaaaa dedim. sonra bulduk yolu. ama amcanın o kadar aç camı işaretimden sonra kapıyı açıp bana bakması sahnesini unutamıyorum ;))
daha bir suru vakaa olmuştu da sonra yazarım kısım kısım :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)